17 Eylül 2013 Salı

AB VE ABD ARASINDAKİ TRANSATLANTİK TİCARET VE YATIRIM ORTAKLIĞI MÜZAKERELERİ VE TÜRKİYE’YE ETKİLERİ SEMİNERİ YAPILDI

İKV, İSO ile birlikte AB ve ABD arasında görüşmelerine başlanan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) müzakereleri ve Türkiye’ye etkileri konulu bir seminer düzenledi.
 
Seminerde İKV adına açış konuşmasını yapan İKV Yürütme Kurulu üyesi Yavuz Canevi TTIP’nin dünyanın en önemli iki ekonomisini bir araya getirecek en büyük serbest ticaret ve yatırım alanını oluşturacağını ve bu girişimin ekonomik bir adım olmasının yanında, küresel değerleri yeniden belirleyecek bir jeostratejik hamle olduğunu belirtti. Canevi birlikte dünya GSYH’sının yarısını ve dünya ticaretinin 1/3ünü oluşturan iki önemli aktörü ortak bir pazar içinde bir araya getirecek olan TTIP’nin başarı ile sonuçlanması halinde, ABD ekonomisinin yılda 95 milyar avro, AB’nin ise yılda 119 milyar avro kazanç sağlayacağının öngörüldüğünü kaydetti. AB’nin ABD pazarına ihracatının yüzde 28 oranında artması ve bu artışın özellikle motorlu taşıt, metal ürünleri, işlenmiş gıda, kimyasal ve diğer mamul ürünler sektörlerinde olmasının beklendiğini ekledi.
Canevi Türkiye açısından da önemli etkileri olacak olan bu anlaşmanın imzalanması ve Türkiye’nin dışlanması halinde, Türkiye ve AB arasındaki gümrük birliği ilişkisindeki mevcut asimetrinin artacağını söyledi. Canevi, Türkiye’nin gümrük birliği üyesi olmasına rağmen, AB’nin akdettiği serbest ticaret anlaşmaları müzakerelerine dahil edilmemesinin oluşturduğu soruna da değindi ve bugüne kadar AB’nin imzaladığı 28 STA’dan sadece 18inin Türkiye ile söz konusu üçüncü ülkeler arasında da imzalanmış olduğuna dikkat çekti.
Canevi, Almanya Münih merkezli IFO Enstitüsü tarafından yapılan araştırmaya değinerek, bu alana dahil olmaması durumunda Türkiye için olabilecek refah kaybının yüzde 2,5i bulacağını ve TTIP kapsamında Türkiye’nin yer almasının, 2023 vizyonu açısından da çok önemli bir hedefi oluşturduğunu ekledi.
  
İSO adına açış konuşmasını yapan İSO Başkan yardımcısı Ali Eren, TTIP ile birlikte ABD’nin Trans-pasifik  Ortaklığı’nı (TPP) da müzakere etmekte olduğunu ve bu anlaşmanın bu yıl içinde tamamlanmasının beklendiğini belirtti. Türkiye-AB ilişkileri bağlamında, Ankara Anlaşması’nın imzalanmasının ellinci yılını kutlamamıza rağmen hala tam üyeliğe ilişkin net bir takvimin olmadığını söyledi. Eren, Türkiye’nin gümrük birliği üyesi olmasına rağmen AB’nin akdettiği serbest ticaret anlaşmalarında söz sahibi olmamasının AB’ye olan güveni sarstığını ve üyelik takvimi ile ilgili belirsizliğin ticari hayatı olumsuz etkilediğini belirtti.
Ali Eren, öngörülen TTIP’nin dünya ekonomisinin ağırlığını tekrar bu bölgeye kaydıracağını, üretim standartlarını belirleyerek gelişmekte olan ülkelerde sınai yapısın etkileyeceğini ve maliyetleri yükselteceğini belirtti. Eren, Türkiye’nin bu süreçte yer almasının önemine değinerek, bundan sonra yapılacak tüm stratejik planlarda TTIP’nin etkilerinin dikkate alınması gerekeceğini ve iş dünyasının Türkiye’nin TTIP’de mi yer alacağı yoksa ABD ile paralel müzakerelerin mi yürütüleceği konusunun biran önce açıklığa kavuşmasını beklediğini söyledi. Son olarak, Eren, İSO’nun gerçekleşmesi beklenen müzakere sürecinde iş dünyasının da yer almasını teklif ettiğini açıkladı.
AB’nin ABD ile müzakerelerini yürüten heyetin başkan yardımcısı ve Avrupa Komisyonu Ticaret Genel Müdürlüğü ABD ve Kanada Dairesi başkanı Damien Levie, seminerde TTIP müzakereleri ile ilgili detaylı bir sunum yaptı. Levie, TTIP’nin ekonomik büyümeye ve istihdama önemli katkısı olacağını ve AB’de aile başına 545 avro ekstra gelir ortaya çıkaracağını vurguladı. Levie, TTIP’nin içermesi öngörülen alanları sıraladı ve anlaşmanın tarım ve sanayi mallarında her türlü  kısıtlama ve tarifenin ve tarife dışı engellerin kaldırılmasının yanında, yatırımların serbestleştirilmesi, hizmet ve kamu alımları sektörlerinde liberalizasyon, piyasa düzenleyici kurallarını belirlenmesi, rekabet kuralları, kamu iktisadi teşebbüsleri, işçi hakları, çevre ve enerji ve hammade kaynaklarına erişim gibi birçok farklı alanı kapsayacağını ve 21inci yüzyılın ticaret ve yatırım kurallarını belirleyeceğini belirtti. Levie müzakerelerine Temmuz ayında başlanan TTIP görüşmelerini yoğun bir şekilde devam edeceğini, müzakerelerin her aşamasında şeffaflık ve demokratik hesap verebilirlik ilkeleri içinde hareket edileceğini ve son aşamada AB üye devletleri, AP ve ABD Kongresinin de onayından geçerek yürürlüğe gireceğini açıkladı.
 
   
Levie anlaşmanın Türkiye’ye olan etkileri konusunda da TTIP’nin AB ve ABD arasında ikil bir anlaşma olduğunu, Türkiye’nin ABD ile oluşturulan yüksek düzey komite çerçevesinde müzakerelere başlamak için gerekli adımları atması gerektiğini söyledi. Levie, Türkiye’de mevzuatın büyük ölçüde AB ile uyumlu olmasının TTIP sürecinde de işine yarayacağını ve örneğin AB’nin REACH tüzüğü uyarınca üretim yapan kimya firmalarının, TTIP ile söz konusu standartların ABD tarafından tanınması halinde zorlanmadan ABD pazarına da giriş yapabileceğini belirtti.
Levie, AB ile gümrük birliği içinde olan Türkiye’nin TTIP karşısında tek gerçekçi opsiyonunun ABD ile paralel müzakereler yürütmesi olduğunu ve paralel müzakerelere başlanmasını Avrupa Komisyonu’nun da desteklediğini söyledi. Türk iş dünyasının rolüne de değinen Levie, iş dünyasının bu süreçte hükümete ve kamu yetkililerine teknik destek sağlaması gerektiğini ve ABD ile Türkiye arasında, Başbakan Erdoğan’ın Washington gezisi sırasında oluşturulmasına karar verilen üst düzey komitenin de bu süreçte önemli bir işlev görebileceğini kaydetti.
  
TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi başkanı ve Türkiye’nin DTÖ nezdindeki önceki daimi temsilcisi Büyükelçi Bozkurt Aran ise, TTIP’nin gerek dünya ticareti gerekse Türkiye açısından önemini vurguladığı konuşmasında çoktaraflı ticaretin mevcut durumunun endişe verici olduğunu ve gelişmekte olan ülkelerin giderek ön plana çıktığı ve tektonik bir değişimin yaşandığı küresel sistemde, yeni oyuncuların gelişmiş ülkeler için önemli bir tehdit oluşturduğunu ifade etti. Batı ekonomilerinin krizden çıkması ve yeni istihdam alanları yaratılabilmesi için bu görüşmelerin önemine değinen Aran, TTIP’nin Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) ile birlikte çağımızda ortaya çıkan mega ortaklıkların en önemlisi olduğunu belirtti. Aran, yeni kurallar ve değerler yaratacak olan TTIP’nin “oyun değiştirici (game changer)” etkisi olacağını vurguladı. Aran, TTIP müzakerelerinde üzerinde uzlaşılması özellikle zor olacak konuların yatırımlar, mali hizmetler, tarım, sübvansiyonlar, çevre, kamu alımları, devlet teşekkülleri, hizmetler gibi alanlarda yoğunlaşacağını belirtti.
  
Büyükelçi Bozkurt Aran, TTIP müzakerelerinin izleyeceği yol ve genel formatı için, Güney Kore ve ABD arasında imzalanan KORUS serbest ticaret anlaşmasının bir model teşkil edeceğini belirtti.  Türkiye’nin ABD ile paralel müzakereler yürütmesi halinde, AB ile mevzuat uyumunun bir avantaj olacağına değinen Aran, Türkiye ve AB kuralları arasında halen yüzde 55 düzeyinde olan uyumun yüzde 100e çıkarılması gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin TTIP sürecinde yer alması suretiyle doğabilecek olumsuz etkilerin minimize edilmesi için birtakım önerileri masaya koyan Aran, TTIP’nin etki analizi çalışmalarına Türkiye’nin de dahil edilmesini, Türkiye ve AB arasındaki gümrük birliği ortak komitesinin güçlendirilmesini, AB’nin ticaret politikası komitesi toplantılarına oy hakkı olmasa da Türkiye’den de bir yetkilinin katılmasının sağlanmasını ve yalnız AB nezdinde değil ABD nezdinde de lobi çalışmalarına ağırlık verilmesini önerdi.
 
Son olarak söz alan Türk Amerikan İşadamları Derneği Başkanı Ekim Alptekin konuşmasında, TTIP’de Türkiye’nin yer almasını İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin uyguladığı Marshall Planı’na katılmasına benzetti. Alptekin, Türkiye’nin de sürece dahil edilmesi hususunda AB’den destek göremeyince, Türkiye’nin ABD’ye yöneldiğini ve ABD Ticaret ve Dışişleri Bakanlıkları ve özellikle ABD Kongresi nezdinde yapılacak çalışmaların belirleyici olacağını vurguladı. Ekim Alptekin, ABD Temsilciler Meclisi’nden Türkiye’nin TTIP müzakerelerinden olumsuz etkilenmemesi hususunda gereğinin yapılmasını tavsiye eden bir tezkerenin çıkmasının çok faydalı olacağını belirtti ve çalışmaların özellikle Kongre üyelerine yönelik olmasını önerdi.
  
Seminerde yapılan sunumlar için lütfen tıklayınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder